Alaaddin Sarı: Şarkılarla Türkülerle Halaylarla Kutlanan Emeğin Şöleni
Lastik İş Genel Başkanı Alaaddin Sarı, 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Başkan Sarı 1 Mayıs'ı sokaklarda şarkılarla, türkülerle, halaylarla kutlanan, emeğin şöleni olarak yorumladı.
Lastik İş Genel Başkanı Alaaddin Sarı, 1 Mayıs İşçi Bayramı dolayısıyla bir mesaj yayınladı. Başkan Sarı 1 Mayıs'ı sokaklarda şarkılarla, türkülerle, halaylarla kutlanan, emeğin şöleni olarak yorumladı.
Başkan Sarı yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi;
1 Mayıs… Yüzyılı aşkın bir mücadelenin tarihi 1 Mayıs… İnsanca ve onurlu bir yaşam için her türlü engelleme, baskı ve yıldırma çabalarına karşı başı dik, gururla ve inatla hakkını almanın peşindeki milyonların bayramı 1 Mayıs. Emeğini ortaya koyan, çalışan, alın teri döken işçilerin bayramı. Tüm dünyada milyonlarca insan tarafından sokaklarda şarkılarla, türkülerle, halaylarla kutlanan, emeğin şöleni 1 Mayıs.
1 Mayıs, hem Türkiye’de hem de dünyada bugün sahip olduğumuz hakların elde edilişinin simgesi. Bu haklar için verilen yüzlerce yıllık mücadelenin simgesi. Onun için adı ‘İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’ 8 saatlik iş günü için mücadelenin ve bu uğurda canını veren işçilerin tarihidir 1 Mayıs. İşçi sınıfının mücadele geleneğini ve geleceğe dönük umutlarını, 1 Mayıs 1886 olaylarından sorumlu tutularak idam edilen öncü işçi Albert Parsons’ın, çocuklarına idam edilmeden önce bıraktığı mektuptaki sözleri ne güzel anlatıyor. Albert Parsons çocuklarına şöyle sesleniyor: “Allah bize ‘insanca yaşayalım’ diye bu dünyayı verdi. Sorumlusunuz yavrularım! Haksızlıkların karşısında durun, sessiz kalmayın. Ben tüm bir insanlık için can verdiğimin bilincindeyim. Hiçbir zaman ‘hayat böyle gelmiş böyle gider’ demeyin. Erdemli ve cesaretli olun. Korkmayın hiçbir zaman!”
Sevgili Kardeşlerim,
Bu 1 Mayıs’ta ise, ülkemizde işçilerin insana yakışır bir iş ve yaşam mücadelesi önündeki engellerin ve mevcut sorunların her zamankinden daha yüksek sesle dile getirilmesi gerekiyor.
2024 yılı itibarıyla, geçtiğimiz senelerden farkı olmaksızın nereye bakarsak orada bir eşitsizliği, hukuksuzluğu, yanlışı görüyoruz. İşçilerin temel insan hakları noktasındaki taleplerinin göz ardı edildiği, düşük ücretli ve uzun çalışma sürelerinde çalışmanın yaygınlaştığı, sağlıktan eğitime, sosyal güvenlikten istihdama tüm alanlarda sosyal devletin daha da zayıfladığı bir dönemden geçmekteyiz.
İş kazalarında ölümlerin devam ettiği, özel istihdam büroları aracılığı ile adeta yüzlerce yıl önceki amele pazarı benzeri bir uygulama ile çalışma koşullarının geriye götürüldüğü, çalışanların taşeron sistemi ile çalışmalarına herhangi bir çözüm bulunmadığı bir atmosferde, işverenlerin istedikleri işçiyi istedikleri gibi işten çıkarmalarının ortamı hazırlanıyor.
Dünyada ise yine savaşlar devam ediyor. Ülkemizin yer aldığı bölgede çok sıcak gelişmeler yaşanıyor. Çatışmalar ve kaos ortamı, güneyimizdeki Ortadoğu coğrafyasında Irak ve Libya’nın işgali, sonrasında ise Suriye’de 10 yılı aşan bir karışıklıkla devam ederken İsrail’in Filistin halkına yönelik zulmü, İran-İsrail gerilimi ile yeni bir boyut kazanıyor. Kuzeyimizde ise Rusya-Ukrayna savaşının açtığı yeni cephe insanlığı kan ve gözyaşı ile her gün sınamaya devam ediyor.
Öte yandan dünyanın dört bir yanında açlık, yoksulluk ve çaresizlik içindeki milyarlarca insan çözüm bekliyor. Yaşanan ekonomik krizlerin yükü dünyanın işçilerine ve emekçilerine yüklenmeye çalışılıyor. Böyle bir dünya, bizlerin hayal ettiği, özlemini kurduğu, uğruna mücadele verdiği dünya olamaz! Bizler, yoksulluktan, ayrımcılıktan ve adaletsizlikten, savaş tehdidinden ve baskıdan kurtulmuş bir dünya istiyoruz.
Yine bizler; kadınlara karşı ayrımcılığın, şiddetin, tacizin, cinsel saldırının, töre cinayetlerinin son bulduğu, çocukların makine başlarında değil, okul sıralarında olduğu, daha iyi eğitildiği, daha iyi beslendiği, savaşlar içinde büyümediği, yoksulluğun ortadan kalktığı, herkesin çalışma olanağı bulabildiği, onurlu bir yaşam sürdürebildiği bir dünya istiyoruz!
Eşitlik istiyoruz. İnsanların ırkı, dini, siyasi görüşü ve cinsiyeti nedeniyle ayrımcılığa uğramadığı bir dünya istiyoruz. Sendikal haklarımızın tanındığı ve güvence altına alındığı, iş güvencesinin sağlandığı; sosyal güvenlik, eğitim, sağlık gibi sosyal haklarımızın sosyal devlet ilkeleriyle bağdaştığı ve geliştirildiği bir dünya ve Türkiye istiyoruz!
Sevgili Kardeşlerim,
2010 yılında Emek ve Dayanışma Günü olarak tatil edilen 1 Mayıs’ı, 2024 yılında da İstanbul’da Taksim alanında kutlayamıyoruz. Bilindiği gibi, Taksim’de 1 Mayıs 1977’de birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutlayan işçilerin üzerine ateş açılmış ve onlarca emekçi öldürülmüştür. Bu nedenle Taksim Meydanı’nın, Türkiye’de mücadele veren işçiler için 1 Mayıs açısından büyük bir önemi vardır. Taksim, yalnızca birkaç insanın alabildikleri izin ile çelenk bıraktığı, sembolik bir 1 Mayıs’a ev sahipliği yapmamalıdır. Türkiye’deki işçilerin emek mücadelesi açısından bir mihenk taşı konumundaki Taksim’de işçiler, temel insan haklarından olan ve anayasada da yer verilen toplantı ve gösteri yürüyüş haklarını özgürce, herhangi bir baskı ve yasağa maruz kalmadan, kardeşlik ve barış içinde kullanabilmelidir. Demokratik bir hukuk devletine yakışacak tablo budur. Sorumluluk sahibi siyasal iktidarlardan beklenen, işçilerin birlik ve dayanışma günü olarak kabul ettikleri 1 Mayıs’ın, özgürce ve barış içinde kutlanabilmesi için uygun ortamı sağlamalarıdır.
1 Mayıs’ta meydanlarda “İş Güvencesi” diye, “Kıdem Tazminatımıza Dokunulamaz” diye, “İnsan Onuruna Yakışır Bir İş İstiyoruz” diye; “Demokratikleşme” diye, “Adalet” diye, “Düşünce Özgürlüğü” diye, “Yoksulluğa Hayır” diye, “İş Kazalarına Son” diye haykıracağız! Mücadelemiz sonuç verene, sesimiz duyulana kadar haykırmaya devam edeceğiz.
Yaşasın 1 Mayıs!
Yaşasın Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günümüz!
Bu Haberi Beğendin Mi?
0 kişiden 0 kişi beğendiSen de yorumunu yaz!
E-posta adresin gizli kalacaktır. Lütfen tüm zorunlu alanları doldurun *Haftanın Özeti
Son dakika haberleri, resimler, videolar ve özel röportajlar